Hayatın tüm amacının mutluluğun peşinden koşmak olduğunu düşünürdüm. Herkes mutluluğa giden yolun başarı olduğunu söylüyordu, bu yüzden o kusursuz işi, mükemmel erkek arkadaşı ve güzel daireyi aradım. Fakat tatmin olmuşluk duygusu yerine kaygılı ve savrulmuş hissettim. Tek başıma değildim; arkadaşlarım da bununla mücadele ettiler.
Hayat, akla gelen her standarda göre daha da iyileşmiş olsa da daha çok insan umutsuz, yalnız ve mutsuz hissediyor. İnsanların içini kemiren bir boşluk var ve bunu hissetmek için klinik depresif olmanıza gerek yok. Eninde sonunda bence hepimizin merak ettiği: Her şey bundan ibaret mi? Araştırmaya göre bu çaresizliği öngören şey mutluluğun eksikliği değil. Bu başka bir şeyin eksikliği, hayattaki anlam eksikliği.
Hayatta mutlu olmaktan fazlası var mı? Mutlu olmak ve hayatın anlamı olması arasındaki fark ne? Pek çok psikolog mutluluğu, o andaki iyi hissetme ve rahatlık hali olarak tanımlıyor. Ancak anlam, daha derin. Ünlü psikolog Martin Seligman'e göre anlam, kendinin ötesindeki bir şeye hizmet etmekten ve ait olmaktan ve içindeki en iyiyi geliştirmekten geliyor.
Hayatımızı nasıl daha anlamlı yaşayabiliriz?
İlk madde, ait olma. Aitlik, size sadece siz olduğunuz için değer veren ve sizin de değer verdiğiniz insanlarla ilişki içinde olmanızdan gelir.
İşte size bir örnek. Her sabah arkadaşım Jonathan New York'taki aynı sokak satıcısından bir gazete alıyor. Bir keresinde Jonathan'da bozuk para yoktu, ve satıcı dedi ki "Dert etmene gerek yok." fakat Jonathan ödemek için ısrar etti, bu yüzden dükkana gitti ve bozukluğu tamamlamak için ihtiyacı olmayan bir şey aldı. Satıcıya parayı verdiğinde satıcı geri çekildi. İncinmişti. İçten bir şey yapmaya çalışıyordu ama Jonathan onu reddetti.
Bence hepimiz insanları farkında olmadan küçük yollarla incitiyoruz. Ben de öyle. Tanıdığım birinin yanından geçiyorum ve tanımıyor gibi yapıyorum. Biri benimle konuşurken telefonuma bakıyorum. Bunlar başkalarına değer vermemektir. Onları görünmez ve değersiz hissettir. Ancak sevgiyle yaklaştığınızda, ikinize de iyi gelen bir bağ kurulur.
İkinci madde, amaçtır. Amacınızı bulmakla sizi mutlu eden işi bulmak aynı şey değildir. Amaç ne istediğinizle değil, ne verdiğinizle ilgilidir. Amaçta önemli husus güçlü yanlarınızı başkalarına yardım etmede kullanmanız. Bu sayede katkı koyar ve ihtiyaç duyulduğumuzu hissederiz. Amaç, size yaşayacak bir sebep, sizi ileriye taşıyacak bir neden sunar.
Anlamın üçüncü maddesi de kendinizi aşmakla ilgili ama tamamen farklı bir şekilde: aşkınlık. Aşkınlık durumları kendinizi günlük hayat karmaşasından çok üstte hissettiğiniz o nadir anlardır, benliğiniz solmaya başlar ve çok daha yüksek bir gerçeklikle bağ kurarsınız. Konuştuğum birine göre, aşkınlık sanat görmekten doğdu. Bir diğeri için kilisede bulunmak. Benim içinse, yazı yazarak, çünkü ben yazarım. Bazen öylesine kapılıyorum ki zaman ve mekan hissimi kaybediyorum. Bu aşkınlık tecrübeleri sizi değiştirebilir.
Aitlik, amaç, aşkınlık. Belirlediğim dördüncü madde, insanları şaşırtıyor genelde. Dördüncü madde, hikâyenizi anlatmak, kendinize kendinizle ilgili anlattığınız hikâye. Hayatınızda yaşananlardan bir anlatım çıkarmak, belirginlik kazandırır. Nasıl kendiniz olduğunuzu anlamanıza yardım eder. Kendi hikâyelerimizin yazarı olduğumuzu ve bunu anlatış şeklimizi değiştirebileceğimizi unutuyoruz. Hayatınız bir dizi olaydan ibaret değil. Hikâyenizi düzenleyebilir, yorumlayarak yeniden anlatabilirsiniz, gerçeklere bağlı olsanız bile.
Peki insanlara hikâyelerini değiştirten şey ne? Kimisi bir terapistten yardım alır bunu kendi başınıza da yapabilirsiniz, sadece hayatınızı gözden geçirerek, tecrübeleriniz sizi nasıl şekillendirdi, ne kazandınız ve kaybettiniz. Hikâyeniz bir günde değişmeyecek: Yıllar sürebilir ve çok zor olabilir. Sonuçta hepimiz acı çektik ve hepimiz mücadele ediyoruz. Fakat acı veren o anıları sahiplenmek bize anlayış ve bilgelik kazandırabilir, böylelikle bizi ayakta tutan iyiyi bulabiliriz.
Anlamlı bir hayat yaşamak uğraş gerektirir. Bu devam eden bir süreç. Her geçen gün sürekli hayatımızı oluşturuyoruz, hikâyemize katkı yapıyoruz. Bazen de amacımızdan savrulabiliriz.
Anlamın gücü bu. Mutluluk gelip geçicidir. Hayat gerçekten güzel ama bir şeyler kötü giderken amacın olması size tutunacak bir şey veriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder