Kitabın, "O Anki Durumu Aşmak", başlıklı 11. bölümünün alıntılarla özeti:
Eğer insanı, her an oluşmakta olan dinamik bir varlık olarak kabul ediyorsak, insanın o anki durumunu aşması problemini görmezden gelemeyiz.
O andaki durumu aşma anlamı, var olma (exist), “yani bir şeyden çıkıp ondan ayrılma” kelimesinde mevcuttur.
İnsan ciddi bir rahatsızlık, kaygı veya engelle karşı karşıya olmadığı durumlarda, kendini aşma sorunuyla yüz yüzedir.
Nietzche, Zerdüşt’e şöyle buyurmuştur:
“Ve Yaşam’ın ta kendisi bana bu sırrı söyledi. ‘Bak’ dedi Yaşam, ‘Ben kendimi daima aşmakla yükümlüyüm.”
“Erwin Straus insanı ’sorgulayan’, bir yandan varlığını sürdürürken diğer yandan kendisini ve kendi varoluşunu sorgulayan canlı olarak tasvir eder.”
Anda hapsolma, anın ötesini düşünememe durumu, frontal korteksinin bir kısmını kaybeden bir askerin tıbbi durumuyla örneklenir. Bu askerler soyut düşünme güçlerini kaybetmişlerdir. Olasılıkları görememektedirler. Ana hapsolmuş haldedirler. Örneğin, “dolaplarının içi dağılırsa derin bir kaygıya kapılıyor, kendilerini saçmasapan davranırken buluyorlardı. Kompülsif (zorlanımlı) bir tertiplilik sergiliyor ve bu yola kendilerini her an o somut durumun içerisinde tutuyorlardı.”.
Bu askerler, sadece içinde bulundukları ana bağlı oldukları sürece bir varlıklarını sürdürebileceğine inanıyor gibiydiler.
“Goldstein, normal bir insanı diğer canlılardan farklılaştıran kapasitesinin tam da bu soyut düşünme, semboller kullanma, belli bir zaman ve mekanda kendini o anki sınırların ötesine taşıma ve ‘ihtimaller’ dahilinde düşüne yeteceği olduğunu söyler.”
Us ve sembol kullanımı, insanın andaki koşulları aşma kapasitelerinden biridir. “Hemen önümde daktilomun üzerinde durduğu şu levhaları düşünün ve bunların bir nesneler sınıfının tümünü temsil ettiği konusunda birbirimizle hemfikir olduğumuzu…”
Bu kapasite, sosyal ilişkilerde de kişinin başkaları tarafından nasıl görüldüğünü görebilmesiyle, kendine güvenin ve sorumluluğun yerleşmesinde rol oynar.
“Boss’a göre insanın o anki durumu aşma kapasitesine sahip olmasının sebebi Sorge (Almanca “umursama”) kapasitesine ya da daha isabetli bir tabirle insanın kendi varlığını anlaması ve onun sorumluluğunu yüklenme kapasitesine sahip oluşudur.”
“Öz-bilinç, öz-aşkınlığı da beraberinde getirir. Kişinin öteki olmadan herhangi bir gerçekliği yoktur.”
“O anki durumu aşma kapasitesi öz-farkınalığın ayrılmaz bir parçasıdır. Bunun açık sebebi de kişinin kendini bu dünyadaki bir varlık olarak görme konusundaki farkındalığının ta kendisinin, o kişinin dışarı çıkıp kendine ve duruma bakma, kendisini değerlendirip sonsuz çeşitlilikteki ihtimalleri gözeterek kendini yönlendirme kapasitesini de beraberinde getirmesidir.”
“Bilincin bilinçdışından ayrılması, baskılama, farkındalığın engellenmesi, semptomlar yoluyla kendini kandırma gibi tüm kedine özgü nevrotik fenomenler, insanın kendisi ve dünyası ile aynı anda hem özne hem ede nesne olarak ilişki kurma kapasitesinin hatalı kullanılan ‘nevrotik’ biçimleridir.”
Kierkegaard’a göre hayal gücü, ânı aşmak için gereken temel beceridir.
“O anki durumu aşma kapasitesi, insan özgürlüğünün temelidir. İnsanın benzersiz karakteristik özelliği her durumda görülen geniş çeşitlilikteki imkanlardır. Söz konusu imkanlar da kişinin öz-farkındalığına ve karşılaştığı durumlara vereceği tepkinin farklı yolarını hayal gücünün süzgecinden geçirme kapasitesine bağlıdır.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder